27/29 Eylül tarihlerinde Federal Almanya‘yı ziyaret edeceği açıklanan AKP‘li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Almanya‘ya ilk gelişi değil. Ancak bu ziyaretin en önemli farkı, Alman makamlarının ‚‘gelebilirsin‘‘ icâzeti ile Erdoğan‘nın hareket etmesidir.
Son üç yıl içerisinde özellikle Erdoğan kaynaklı da olsa, karşılıklı hakarete varan sözler sarf edildi. AKP‘li bakanlara salon verilmemesinden, Erdoğan‘nın Almanya‘ya gelip seçim propagandası yapmasının engellenmesine kadar pek çok gerilim noktası yaşandı. Sığınmacıların Avrupa‘ya ‚‘salınması‘‘ tehditinden, Mesut Özil üzerinden Alman futboluna müdahalaye kadar pekçok başlıkta gerilim yaşayan bu iki devlet, savaşlarını sözde barış ile değiştirmek istediklerine dair içi boş beyanlarda bulunuyorlar. Ancak, filler tepişirken olan çimenelere oluyor. Şantaj malzemesi haline getirilen sığınmacılar ve Türkiyeli emekçiler, yaşanan bu sürecin asıl mağdurları konumuna sürükleniyorlar.
ÇIKAR VARSA, KIRMIZI HALI SERİLİR!
Erdoğan‘ın çıkarcı siyasetinden aşağı kalmayan Alman hükümetinin siyaseti de ekonomik/siyasi/jeopolitik çıkarların burjuva siyasetinde her türlü ilkeden daha üstte tutulduğunun utanç verici örnekleriyle doludur. Alman siyaset dünyasındaki liberalller, “Erdoğan sessizce gelip, gitsin” tutumunu dillendirirken; epey bir süre Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yapan sağ siyasetçi Elmar Bock “Eli kanlı pek çok devlet başkanına kırmızı halı serdik. Sadece demokratlarla muhatap olmak istersek Almanya kısa süre içinde dünya politikasında yapayalnız kalır” diyerek gerçek tutumlarını ilan etti. İnsan hakları meselesini iki yanı keskin Acem hançeri gibi kullanan emperyalizm, bu başlık ile, bir yandan kendi iç kamuoyuna şirin görünmeye çalışırken, öte yandan çeper ülkelerdeki iktidarları kendi çıkarları lehine diz çöktürme enstrümanı olarak kullanıyor. Deneyimli sağ siyasetçi Elmar Bock‘un pervasız ifadeleri elbette ki başka türlü yorumlanamaz.
PARAYI VEREN KURALI KOYAR!
Erdoğan ve AKP iktidarının paraya ihtiyacı var. Para da Almanya‘da.
Madalyonun diğer yüzünde ise, Almanya emperyalizminin Türkiye‘ye dönük hesapları var. Emperyalist piramitte yaşanagelen gerilimlerde kendisine daha fazla rol çıkartma çabasındaki Almanya, parasal gücü ve silah teknolojisi ile kendisine alan açmaya çalışıyor.
Erdoğan‘ın açılışını yapacağı Köln‘deki DİTİB camisinin gerici şovlar ile açılması planları ile Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı‘nın DİTİB camilerini mercek altına alma kararının aynı tarihte kamuoyuna servis edilmesi hiç de birbiriyle çelişen tutumlar değil.
Merkel-Erdoğan görüşmesinin özeti şu olsa gerek: Parayı almak mı istiyorsun? Önce icâzetini al, bilahare gerici şovlarını yine yaparsın. Ama bir şartla: Benim istediğim oranda ve ben izin verdiğim kadar… İcâzet alan da, veren de emekçilerin düşmanıdır. O emekçiler ki, hangi kökenden gelirlerse gelsinler, hayatı yeniden yaratanlardır.
Kirli pazarlıklara hayır!
Erdoğan ve Merkel gericiliğine karşı, yaşasın emekçilerin sosyalist iktidar mücadelesi.
Türkiye Komünist Partisi – Almanya Örgütü
21.09.2018